Birinci Gelişleri:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ,
Sivas Kongresinin sona ermesinden sonra İstanbul Hükümetinin gönderdiği Bahriye Nazırı Salih Paşayla görüşmek üzere Amasya'ya gittiklerinde, Amasya panayırında yapılan güreşte, kendisini alkışlayanlardan memnun kalıp, mülakata gelen Ruşen Eşref Beye;
Bak birader, böyle milletten nasıl ayrılırsın? Bu pala parelerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu? Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki olmaz şey! Çanakkale'yi kurtaran bunlardır. Kafkas'da Galiçya'da şurada burada aslan gibi çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır. Şimdi bu adamcağızların seviyesini sosyal bakımdan yükseltmek herhangi bir hükümetçilik hırsından daha iyi değil midir? Bu insani mücadelelerin yanında siyasi mücadeleler bayağı kalır değil mi ya? Siyasi savaşların çoğu yararsızdır. Fakat toplumsal mesai her vakit için verimlidir. Bizim aydınlar buna çalışmalı, neden Anadolu'ya gelip uğraşmazlar! Neden milletle doğrudan doğruya temasta bulunmazlar! Memleketi gezmeli, milleti sevmek böyle olur. Yoksa sözde sevgi fayda vermez, derler.
Bu düşüncesiyle Atatürk'ün 29 Ağustos 1924'te Afyon'dan başladığı sonbahar yurt gezisi, Marmara'dan Karadeniz Bölgesine, buradan da Erzurum ve çevresinin uğradığı deprem felaketi dolayısıyla Doğu Anadolu'ya uzanmıştı.
Atatürk, Kayseri, Yozgat ve Kırşehir'den sonra Ankara'ya dönüyordu.
15 Ekim 1924'te yağmurlu bir gündü, Atatürk o gün Kayseri'den Yozgat'a geçecekti. Yozgat Valisi Aziz Bey, konukları almak üzere Kayseri'ye kadar gelmişti. Yağmur dinse mesele yoktu. Ne var ki, yıllardır böyle bir yağmur görülmemişti. Yollardan endişe edenler vardı. Aziz Bey:
- Yozgat büyük kurtarıcıyı bu gün bu gece aralarında görmezse gözüne uyku girmez. Hareket edelim. Dedi. Öğleden sonra hareket ettiler. Gece geç vakit deyince Yozgat'a geldiler. O gece yediden yetmişe Yozgat ayaktaydı. Hem de yağmur altında ... Herkesin elinde bir fener vardı. Birkaç yüz atlı şehrin dışında Atatürk'ü karşılayıp bir ışık seli Elekçi Yokuşundan Yozgat'a aktı. Yozgat Halkının Atatürk'ten dilekleri yol, Hastaneye doktordan toplanıyordu. Kos koca Yozgat hastanesinde doktor olarak bir operatör vardı. İlçelerin hiç birinde doktor yoktu. Atatürk yanındaki milletvekillerine dönerek;
- İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki doktorları bütün milletin hayatı ve sağlığı ile ilgilendirmek çarelerini bulmalıyız. Bu böyle olmaz, dedi.
İkinci Gelişleri:
Korkunç bir kış günü Atatürk sabaha karşı şu emri verdi: “”Bu kışta kıyamette memleketin ne halde olduğunu görmek istiyorum. Otomobiller gezmeye çıkacağız.”
O sene kış o derece şiddetliydi ki, yollardan değil otomobillerin kurtların dahi geçmesi zordu. Buna rağmen , Kırşehir istikametinde yola çıkıldı. Yoldan bin bir güçlükle hatta, Atatürk’ün otomobilinin batığa saplanması ve bizzat bir ara kendisinin bile itmeye mecbur kalması durumuyla ilerliyorlardı. Sonunda, zorluklar içerisinde Kırşehir’e varıldı. Şehrin kapısında Vali Bey, frakını ve silindir şapkasını giymiş bir şekilde Atatürk’ü karşılıyor. Atatürk, Vali Bey, bu kıyafet nereden icap etti” diyor. Vali, “Efendim, yol ve erkan” diye söze başlayacak oluyor. Atatürk, hemen sözünü kesiyor, “Bilmek lazım olan bu yol değildir. Bizim geldiğimiz yoldur” diyor. Atatürk Kırşehir’den Yozgat’a gelirken daha vilayet hududunda Vali Bekir Sami, yol açma ekipleriyle Ata’yı karşılayınca, Ata’nın ilk hükmü şu oluyor: “İşte , yol bilen vali böyle olur”
2 Şubat 1934 günü Yerköy İstasyonunda geceyi geçiren Atatürk, resmi bir karşılama yapılmamasını tebliğ etmesine rağmen Yozgat Halkı, hazırlanıp bir heyet olarak şehrin namına Yerköy’e gitmiştir. Yerköy’den hareket edildiğini işiten Yozgat’lılar şehir hudutlarının çok ilerisinde Ata’yı karşılamaya çıkmışlardır. Ata, Sarayköy’den geçerek 3 Şubat 1934 Cumartesi günü saat 16.20’de şehre girmiştir. Heyecanla bekleşen halkın coşkun alkış tufanı “Yaşa, Varol” çığlıkları içinde Ata, otomobilinden inmiştir. Akşam karanlığı basmasına rağmen halk soğuk ve karlı havada Atatürk'ü bir daha görmek için Vilayet Konağı’nın etrafından ayrılmamıştır.
Yozgat Halkı asil sevgilerini göstermek, amacıyla gece muazzam bir bir fener alayı tertip etmiştir. Beli bükük yaşlılardan, levent yapılı gençlere kadar halkın bir sel gibi aktığı bu olay, önde Halkevi bandosu eşliğinde ve tezahüratla Vali Konağı’nın önüne gelince, bu sınırsız heyecana karşılık Atatük; “Çok mütehassıs oldum. İçimden cidden tatlı sevincin heyecanı var. Yozgat’ın yüksek ve asil halkına teşekkür eder, istirahatları dilerim” demişler, fener alayındakilerin coşkun heyecanı sonunda Atatürk, “Yozgat’ta bariz bir canlılık var. Ne güzel samimiyet ve heyecan gösterildi. İfadesinde bulunmuşlardır.
Atatürk bu esnada Vali Bekir Sami Bey’e de: “Geçmişteki hizmetlerinizi bilirim. Bugünkü faaliyetlerimizin verimli neticelerini yerinde gözümle gördüm. Teşekkür ederim. Arzu ederim ki, Bekir Sami yanına bütün bu havalinin öz Türklerince “Şahika” manasında olan “Baran” soyadını alasınız. Size yakışan da budur” demişlerdir.
Atatürk, vilayet hakkında bilgi aldıktan sonra Vali’ye: “Hükümet merkezinin yanı başında havası ve suyu ile bedii manzara ve tarihi harabeleriyle, faydalı kaplıcalarıyla mühim bir şehir olan Yozgat’ımızın imar yolunda ilerlemesinin her şeyden önce Yerköy - Yozgat yolunu asfalt yapılmasını, Çamlığın dışarıdan ziyaretçi celbedecek bir hale getirilmesi için ihtiyaca kafi binalar yaptırılmasını ve Çamlıkta kendilerinin de bir köşk yaptırmak istediklerini, kaplıcaların medeni ve asri ihtiyaçlara göre ıslahını” emir ve işaret buyurmuşlardır.
Halkın, kendisinden ayrılmış acılarını hisseden Atatürk, “tekrar gelir sizlerle daha çok konuşurum. Hele güzel Çamlığımızda mutlaka kalmak isterim” diye Yozgat’lıların gönlünü almışlardır.
Yozgat şehri ve kahraman halkı şerefli Cumhuriyet Tarihimizdeki mutlu yaşayışını, Cumhuriyetle birlikte sonsuza dek sürdürecektir.
Ruhu şad Olsun.